2. SAHNE
Bal gelir saraya, padişahın eline. Padişah bakar bala sevinir önce ama sonra bir şeyler olur sessizce. Tadına bakar bilmiş bir tavırla. Suratını asar ve elindeki bal kavanozunu yere sertçe atar. Herkes şaşırır, en çok da bizim afacanlar. Nedenini merak ederler, onca emekleri ziyan olmuştu, nedenini sorgularlar.
Padişah güçlü bir sesle, ‘Atın bu hadsizleri zindana’
İşte olan olmuştu, kötü giden şeyler bizimkileri bulmuştu. Oysa o kadar da emek vermişlerdi, kırılmayı hak etmiyordu, hele ki zindana atılmayı asla hak etmiyorlardı.
Vezir: Padişahım, ne oldu? Kırılan bal kavanozu mu yoksa bu beceriksizlerin kafaları mı? Söyleyin bileyim ve gerekeni yapayım.
Padişah: Gerekeni ben yapacağım, seni iş bilmez vezir. Bu görev senin sorumluluğundaydı ama bu bal sahte. Söyle bana bunun hesabını sana sormam gerekmez mi?
Vezir: E-Efendim, benim suçum nedir? Hepsi bu kendini bilmezler yüzünden. Siz merak etmeyin onların cezasını vereceğim.
Padişah: Kes, hala kendisini kurtarmanın peşindesin, peh! Bu işi düzelteceksin, nasıl yapacağını da sen bul. Size 3 gün süre, üç gün içinde bu sahte bal yerine gerçeği olmazsa kendinize zindanlardan zindan beğenin.
(Vezir ve bizimkiler büyük telaşa kapılmışlardı. Ama bu yoldan dönmelerine ise imkân yoktu. Mutlaka İğneli arı köyüne gidip gerçeği öğrenmek zorundaydılar. Bu sefer yanlarında Vezir de gelecekti.)
Bilgecan: (Sinirle) Al işte, bir bal uğruna düştüğümüz hallere bak.
Filocan: Öyle deme kardeşim. Başımıza gelecek her olayın elbet bir sebebi vardır.
Bilgecan: Öyle, başımız yerinde kalırsa senin dediğin gibi kardeşim.
Korsan: Senin bu kardeşin canımı sıkıyor
Bilgecan. Ne zaman okyanus göreceğim ben ya? Düştüğüm hallere bak.
(Vezir gelir.)
Vezir: Siz bulaşık yıkandıktan sonra ortaya çıkan kirli tabaklar, pilavın sonunda kaşığa gelmeyen uyuz pirinç taneleri…
Korsan: Bize mi diyor bu?
Filocan: Çok bulaşık yıkamış belli, yazık.
Bilgecan: (Sinirle) Şimdi bulaşık niyetine seni de yıkamadan sus.
Vezir: Kime diyecem? Sizin gibi tembeller yüzünden geldiğimiz hale bak. Doğru düzgün bir işi bile halledemediniz. Neyse ki bu sefer yanınızda aşırı bilgili becerikli olan bende geleceğim.
Korsan: Arı köyünde arılar kovalar inşallah seni.
Vezir: Hadi uyuşuklar, gösterin yolu.
(Hepsi birlikte İğneli Arı Köyüne giderler.)
İşçi arı: Kraliçemiz, yine o bizim balımıza göz diken haydutlar geliyor efendim.
Kraliçe Arı: Ah yavrularım, kendinizi kollayın iğnelerinizi bileyin. Bunlar gerçeği öğrenmiş olmalılar. Hazırlıklı olmalıyız.
İşçi Arı: Biz ve iğnelerimiz hazır kraliçemiz.
Filocan: Ne huzurlu bir yer, her yerde çiçekler böcekler ve arılar.
Bilgecan: Hıı öyle tabi, birazdan iğneler bir yerine batarken de güzel diyecek misin bakalım.
Korsan: Senin bu kardeşin benim canımı sıkıyor Bilgecan.
Vezir: Burası mı arıların köyü mü? Ne kadar da değişik.
Korsan: Alt tarafı arı kovanı nesi değişikse. Ben okyanustan geliyorum şaşırmıyorum bunlara ne oluyor arkadaş ya.
İşçi Arı: Hop kardeş nereye böyle destursuz?
Vezir: Açıl bre mendebur, senin karşında kim var biliyor musun?
Korsan: Al başladı yine.
Filozof: Hepimiz insanız netice de
Bilgecan: Öyle kardeşim, arılarda arkasında iğne taşıyan insanlar zaten.
İşçi Arı: Kim var? Söyle de bilelim.
Vezir: Hadsiz, Ben bu ülkenin veziriyim. Ne bu pervasızlık
İşçi Arı: Ben kraliçemizi bilirim, senin vezirliğin burada sökmez dayııı.
(Korsan, Bilgecan ve Filocan kıkırdamaya başlar.)
Vezir: Dayı mı? Bana mı dedi bu sivri bacak?
Filocan: Efendim burada en yaşlı siz olduğunuz için büyük ihtimalle size demiştir.
Korsan: Ama üzülmeyin efendim, hala da diyebilirdi.
Bilgecan: Susun sizi salaklar. Astıracaksınız bizi
(Vezir, işçi arıya döner.)
Vezir: Beni kraliçenize götür.
(İşçi arı yanındaki diğer işçi arılara döner.)
İşçi Arı: Arılar kraliçemize haber edin; Kel kafalı bir dayı ve üç aptal sizi görmek istiyormuş deyin.
Vezir: Sizin iğnelerinizden kazak örmeme az kaldı da neyse.
Korsan: Aptalmış, seni sarı bıyıklarından yelkenlerime bağlardım da dua et gemim yok.
Bilgecan: Düştüğüm hale bak kardeşim.
Filocan: Üzülme kardeşim öyle olmadığını ikimizde biliyoruz. Kimsenin dediğini takma. Kendine inan ve güven.
(Herkes kraliçe arının karşısına çıkar.)
Kraliçe Arı: Ne istiyorsunuz? Beni güzellik uykumdan uyandırmanın cezası 100 iğnedir, siz bunu bilmez misiniz?
(Korsan endişeyle arkadaşlarına bakar.)
Korsan: Ceza mı? Yo kimse bana bundan bahsetmedi. Bilsem hiç gelir miyim kraliçem.
Bilgecan: Evet efendim biz bilmiyorduk.
Vezir: Sizi korkak tavuklar. Bana bak bal kraliçesi, senin iğnenden korksak buraya gelmezdik. Toplarım eşek arılarını talan ederim burayı. Benim tepemi attırmayın ulan.
Korsan: Ne yapıyor mu manyak?
Filocan: Korkudan kafayı yedi dayı, ay vezir diyecektim.
(Vezir pis pis Filocan’a bakar.)
Bilgecan: Sayın vezirim biraz daha sakin mi olsak acaba? Sonuçta bizim eşek arısı tanıdığımız yok.
Vezir: Sizin gibi eşekler var da işte iğneniz de olsa, neyse…
(Kraliçe Arı yüksek sesle bağırır.)
Kraliçe Arı: Kesin şamatayı, siz ne istiyorsunuz bana onu söyleyin.
Vezir: Bize sahte bal vermişsiniz, gerçeğini isteriz.
Kraliçe Arı: O iş öyle basit değil. Benim küçük arılarım bir bal kavanozu için günlerce çalışıyorlar. Onların emeğini size bedavadan veremem.
Filocan: Bizde kolay yoldan alalım demiyoruz efendim, yanlış anlamayın. Ne isterseniz söyleyin yapalım.
Korsan: Bal yap dese yapacak mısın Filocan?
Bilgecan: Cevap ver seni çokbilmiş.
Kraliçe Arı: Demek öyle, o vakit sizden üç isteğim olacak. Üçünü de eksiksiz yaparsanız size istediğiniz kadar bal verecem.
Vezir: Neymiş bu istekler?
Kraliçe Arı: Öncelikle bu gördüğünüz kovan tehlike altında. İlerde bir ayı var ve her hafta bize saldırıyor. Eğer kovanı güvenli noktaya taşırsanız ilk isteğimi yapmış olacaksınız.
Vezir: Ayı mı? Bildiğimiz ayı mı?
Korsan: Yok bilmediğimiz ayı, tövbe ya rabbim.
Bilgecan: İyi ama bu kovanı nasıl taşıyabiliriz ki?
Filocan: Her sorunun mutlaka bir çözümü vardır.
Korsan: Yav susturun artık şunu. Boş boş konuşuyor.
(Vezir; Korsan, Bilgecan ve Filocan’a döner.)
Vezir: Bana bakın işe yaramazlar, bu görevi hemen halledin yoksa sizi burada bırakırım. Anladınız mı beni?
Bilgecan: İyi ama efendim koca kovanı nasıl taşıyabiliriz?
Vezir: Ne bileyim ben? İster altına tekerlek takın ister kanat, bu kovan buradan taşınacak.
(Hepsi sessizce düşünmeye başlar.)
Korsan: Boş bir kovan bulup gitsinler işte, niye bu kovan gitmek zorunda?
Bilgecan: Haklısın korsan ama şuan bu kovanı hareket ettirmeye odaklanmalıyız.
Filocan: Size güveniyorum kardeşlerim, biz Fatih’in torunlarıyız.
(Bilgecan heyecanla yerinde zıplamaya başlar.)
Bilgecan: Buldum, aferin kardeşim. Bizde tarihten faydalanacağız. Fatih Sultan Mehmet’in yaptığı gibi bizde kovanı yürüteceğiz.
Korsan: Peki nasıl yapacağız bunu?
Bilgecan: Bize halat ve yağ gerekli. Yağ ile hareket etmesini kolaylaştırıp halatlar ile çekeceğiz. Zor olacak ama yapacağız.
Vezir: Hm aferin, güzel fikirmiş.
(Bilgecan’ın fikri ile kovan yerinden hareket ettirilmiştir.)
Kraliçe Arı: Bu nasıl mümkün oldu.
Bilgecan: Halatlar ile çekme kuvveti uyguladık kovana ve hareket ettirmeyi başardık. Tabi hareket etmesinde yağın da çok büyük faydası oldu.
Kraliçe Arı: Çekme kuvveti mi?
Bilgecan: Evet. Kuvvet iki çeşittir. İtme ve çekme kuvveti. Örneğin kendinize doğru çektiğiniz cisimlere çekme kuvveti uygularsınız ama kendinizden uzaklaştırmak istediğiniz cisimlere itme kuvveti uygularsınız.
Filocan: Ne güzel anlattın be kardeşim. Biraz daha anlatsana.
Bilgecan: Olur tabi kardeşim. Bir cisme hareketi yönünde bir kuvvet uygularsak eğer, cisim hızlanır. Lakin cismin hareket yönüne zıt yönde bir kuvvet uygularsak eğer cisim yavaşlar. Kuvvetin döndürme ve yer değiştirme etkisini de unutmamak gerekir.
Kraliçe Arı: Sizi tebrik ederim. Açıkçası bu kadar hızlı beklemiyordum. Artık ayı faciasından kurtulduğumuza göre ikinci isteğime gelebilirim. Burası fark ettiyseniz oldukça karanlık, burayı aydınlatmanızı istiyorum.
Filocan: Bu basit duruyor. Yapılır.
Vezir: Evet, ne var canım burayı aydınlatmada.
Korsan: Buranın belirli noktalarına meşale koyarız, önemli odalara gaz lambası koyarız tamamdır.
Bilgecan: Aslında ampul yerleştirsek daha iyi olur gibi.
Vezir: Oldu faturada bizim saraya gelsin. Olmaz o, meşale iyidir, onu yapın.
Bilgecan: Edison bu söylediklerinizi duysa efendim, ampulü bulurken bir daha düşünürdü.
Vezir: Kim o, tanımıyorum ben.
Filocan: İzninle kardeşim bunu da ben anlatayım. Edison ampulü bulan kişi. Ampulden önce yani aydınlatma teknolojilerinin doğması ateşin bulunması ile başladı, onu meşale ve yağ lambası, gaz lambası takip etti. Daha sonra Tesla elektriği buldu ve Edison da ampulü bulunca aydınlatma teknolojileri daha da gelişti.
Vezir: Tamam tamam anladık, siz bırakın ampulü de buraya meşale yerleştirin.
(Kovanın aydınlatma sorununu da çözen dörtlü rahat bir nefes almıştır.)
Kraliçe Arı: Kovanım benim gibi ışıl ışıl oldu. Aferin, beni şaşırtıyorsunuz.
Korsan: İkinci isteğinizi de gerçekleştirdik, sonuncusu nedir?
Kraliçe Arı: Sonuncusu sizin zekanızı ölçen bir soru olacak. Soruyu soruyorum dikkatli dinleyin. Elimde bir kavanoz bal var. Bu bal kavanozunun darası 500 gramdır. Brüt kütlesi ise 2 kilogramdır. Bu balın net kütlesini gram cinsinden bana söyleyin.
Vezir: Buldum 1 kilogram.
Korsan: Bunun matematiği berbatmış.
Filocan: Bunda haklısın Korsan kardeş.
Bilgecan: Cevap veriyorum, 1500 gramdır.
Kraliçe Arı: Aferin, bir bal kavanozu hak ettiniz ama son kez bir bilmece sormak istiyorum. Hem katı, hem sıvı hem de gaz halde bulunabilen maddeyi bana söyleyin.
(Korsan gülmeye başlar.)
Korsan: Bizim cıvık Vezir olmasın.
Bilgecan: Bu zor oldu, benim aklıma herhangi bir şey gelmiyor.
Vezir: Hadi sizi şaşkınlar, şunu da bilin de gidelim.
Korsan: Efendim biraz da siz uğraşsanız çözmek için.
Vezir: Ben vezirim, ne münasebet.
Filocan: Ben biliyorum. Cevap su. Suyun katı hali buzdur, sıvı hali su ve gaz hali de gazdır. Katı haldeki maddelerin taneciklerinin arasındaki boşluk yok denecek kadar azdır ve sadece titreşim hareketi yaparlar. Sıvı maddelerin ise arasındaki boşluk katılara göre daha fazladır ve titreşim, dönme, öteleme hareketi yaparlar. Son olarak gaz maddelerin ise aralarındaki boşluk katı ve sıvılara göre daha fazladır. Öteleme, dönme ve titreşim hareketi yaparlar.
Bilgecan: Ayrıca maddenin en düzenli hali katılardır.
Korsan: Maddenin en düzensiz hali de gazlardır.
Kraliçe Arı: Aferin size, bal kavanozunu sonuna kadar hak ettiniz. Tebrik ederim.
(Vezir ve bizim üçlü bal kavanozunu alarak saraya giderler.)
Padişah: Aferin, hatanızın bedelini ödediniz. Artık torunlarıma gerçek bir bal bırakabileceğim.
Vezir: Övünmek gibi olmasın padişahım ama bu beceriksizlere kalsaydınız asla torunlarınız balı göremeyecekti. Eşsiz sorun çözme yeteneğim ve bilgim sayesinde bu balı kazandım efendim.
Korsan: Yok artık, bizde buradayız. İnsan bir utanır be.
Bilgecan: Boş ver Korsan biz kurtulduk ona bakalım.
Filocan: Gerçeği biz ve arılar biliyor, bu yeter kardeşlerim.
Padişah: Tebrik ederim, ben vezirimi iyi tanırım çocuklar. Boş boş konuşuyor, asıl bu görev sizin sayenizde tamamlandı.
Yorumlar
Yorum Gönder