NEYİN PEŞİNDESİN?



NEYİN PEŞİNDESİN? 

KARAKTERLER

PADİŞAH

VEZİR 

FİLOCAN

KORSAN

BİLGECAN

DİNOZOR

GİRİŞ

Gel zaman git zaman, toplar padişah bir akşam. Herkesin gözünde aman aman bir telaş, padişah ise oldukça salaş. 

Vezir çıkar ortaya: ‘Buyurun Padişahım’

Padişah güçlü bir sesle, ‘Bana kaybolmayanı bulun. Torunlarımın da torunlarına kalacak değerli hazineyi bulun.’ 

Herkes şaşırır. 

Padişah devam eder, ‘Bana yıllarca bozulmayan bir şey getirin. Hem değerli hem de şifa niyeti taşıyan hazinemi getirin.’

Tüm ülkeye haber salınır. Herkes, Padişah’ın torunlarına bırakacağı o değerli hazineyi bulacaktır. 

Bu eşsiz görev için görevlileri elbette padişah seçmiştir. 


1.SAHNE 

Bilgecan: Bu görev için seçilmemiz, başımızı almasın. Duydum ki Padişah imkânsızı dilermiş. Ah benim akıllı başım, ah benim bilgili başım! Bir hiç uğruna, bir hiç uğruna…

(Bilgecan dizlerine vurarak sızlanmaya başlar.)

Filocan: Dilekler imkânsız olabilir ama bizler de imkânsıza oldukça yakınız.

Bilgecan: Dua et de başının kopmasına yakın olma. Ya benim başımda cahil cahil konuşma be adam.

Filocan: hepimiz cahiliz kardeşim. Koskocaman okyanusta bir damla bile değiliz. 

Bilgecan: Bu gidişle biz o okyanusun dibini boylayacağız kesin. 

Korsan: Hadi siz neyse de bu padişah beni niye seçti? Ben denizlerde gezen bir adamım. Ne işim olur karalarda. 

Filocan: Elbet bir hikmet vardır Korsan kardeş. 

Bilgecan: Yahu Filocan nasıl bir hikmet olabilir. Bilmediğimiz bir şeyi arayın diye bizi seçtiler. Ben bilmediğim bir şeyi bulamam. Ah bir ipucu olsa ah bir olsa o zaman bir şeyler düşünürüm ama yok işte. 

Korsan: O kafamı şişirdiniz ya. Bir susun da ne olacaksa olsun artık. 

(Vezir gelir.)

Vezir: Evet, siz üç kişiden bahsediyorum. Bana aval aval bakan, safça şeyler. Yani işte padişah sizi seçmiş. Nasıl olacaksa? Benim gibi aslan parçası dururken sıçanlara kaldık.

Korsan: Ne diyor ya bu? 

Bilgecan: Sus sus, şimdi duyacak. Başımız daha fazla belaya girmiş olacak. 

(Vezir bağırmaya başlar.)

Vezir: Susun! Ben dururken siz ha! Bre hainler! Bre mendeburlar! Siz niye seçilirsiniz ha, niye?

Filocan: Sayın Vezir Bey, neden seçildiğimizi bilmesek de hayatın bize bir öğretisi olduğu gayet açık. Siz de seçilmediğiniz için pişman olmayın zira neden seçilmediğinizin de sizin için bir nimet olduğunu unutmayınız.

Vezir: Ne saçmalıyorsun bre deli adam. Neyse işte gidin bulun. Eğer bulamazsanız başınıza ne geleceğini unutmayın. Özellikle abuk subuk konuşan adam sen unutma. 

Korsan: Biz tam olarak ne arıyoruz? Neye benzer? 

Vezir: Ne bileyim ben? İşte bozulmayan bir şey bul getir. Ama faydalı olacakmış. 

(Bilgecan, Korsan ve Filocan çöle doğru giderler. Karşılarına devasa bir dinozor çıkar.)

Korsan: Ahhh bu çölde kafayı yiyeceğim. Karşımda devasa bir deve var. 

Filocan: Bende delirmiyorsam bende o deveyi gaye net görüyorum.

Bilgecan: Ya siz aptal mısınız? Ömrünüzde hiç mi deve görmediniz yahu! Çıldırtmayın beni ya. Zaten su yok, tepem atıyor. 

Dinozor: Ben deve değilim, deve çölde olur. 

Bilgecan: Bana akıllısı denk gelmez ki, burası zaten çöl. Suyun yokluğundan da mı anlamadın buranın çöl olduğunu?

Filocan: Kardeşim, sence önemli olan bu mu? Bu karşımızdaki deve konuşuyor. 

Korsan: Deve değilmiş, öyle söyledi. 

Bilgecan: Görüyorum. Hmm garip cidden nasıl konuşuyor bu? 

Dinozor: Ben bir fosilim. Dinozor fosili. Nasıl konuştuğumu boş verin de siz ne yapıyorsunuz burada bana onu söyleyin. 

Korsan: Fosil mi? Fosil de ne demek?

Bilgecan: Fosil, geçmiş zamanda yaşamış taşlaşmış canlı kalıntılarına denir. Fosiller sayesinde canlının yaşadığı yerin coğrafi özellikleri, iklim bilgisi, kayaç yapısı gibi özelliklere ulaşabiliriz. 

Filocan: Geriye sadece kemiklerin kalır ve o da taşlaşır. Aslında koca bir hiç.

Dınozor: Beni boş verin de siz burada ne arıyorsunuz bakalım?

Bilgecan: Biz yıllar boyunca bozulmayacak ve faydalı bir şey arıyoruz. 

Korsan: Aslında bu fosil dediğiniz şey yıllarca korunan bir şey değil mi? Götürelim işte bu dinozoru. 

Bilgecan: Oldu, kemikten bir dinozoru götürüp ne diyelim? Çölde size deve bulduk, torunlarınız sırtına biner mi diyeceğiz. Ya biraz mantıklı olun be, yeter ya!

Filocan: Bilgecan, kardeşim az sakin ol lütfen. Bu fosiller aslında pek kıymetli. Geçmişte yaşadığı yerin özellikleri hakkında bize bilgi verir. Sen daha iyi bilirsin tabii. 

Bilgecan: Ne yapacak, oturup size asker anısı gibi kendi anısını mı anlatacak? Ya sabır. 

Dinozor: Aaa benim geçmişte bir kaydırağım vardı pek severdim. Ahh ahhh, o anımı anlatayım mı? 

(Dinozor sevinçten zıplamaya başlar.)

Bilgecan: Uzaktan severdin galiba, bu cüsseyle kayman kolay olmamıştır. 

Dinozor: Doğru pek olmadı. 

Korsan: Eee ne yapıyoruz şimdi? 

Dinozor: Benim bildiğim en faydalı şey yemek yemek. Ahh bir et olacak şimdi ohh be

Bilgecan: Doğru, en faydalı şey besindir. İnsanların yaşamak için, büyümesi ve gelişmesi için besine ihtiyacı var. Enerji için karbonhidrat ve yağlar, büyümek için protein, hastalıklara karşı dirençli hale gelmek için vitaminler ve her besinin içinde olan su, minerallere ihtiyacımız var. Aradığımız şey bir besin olabilir. 

Korsan: Sen anlatırken uykum geldi ya. Kısa konuşsana, her şeyin detayını vermek zorunda mısın?

Filocan: Hm, mantıklı. Ne demişler aç ayı oynamaz. Bence biz bir besin arıyoruz ama hangi besini?

Bilgecan: Bozulmayan ve yıllarca da bozulmayacak bir besin yani. Tabi hayvansal bir besin mi yoksa bitkisel bir besin mi acaba?

Korsan: Hayvansal besindir ya, bitkiler ne yapacak besini? 

Bilgecan: O anlamda söylemedim ya.

Filozof: Dünyadaki en sağlıklı besin nedir sizce? Önemli bir besin olsa gerek. 

Dinozor: Et bence

Korsan: Bence de 

Bilgecan: Et önemli ama yıllarca korunamaz. 

Korsan: Et değilse; Pırasa, kabak, patlıcan falan galiba. 

Bilgecan: Yok salatalık. Ya arkadaşlar bozulmayacak bir besin söyleyin bana. 

(Küçük bir arı gelir ve Filocan’ı sokar.) (Filocan acıdan bağırır.)

Filocan: Ahhh. Beni arı soktu galiba? Bu bir işaret mi acaba?

Korsan: Evet işaret. Şu küçücük arının işi gücü yok. Çöldeki şu adama bir işaret vereyim demiştir. Verse verse buradan bir an önce gidin işareti vermiştir. Aloo su yok su. Gidelim artık. 

Bilgecan: Buldum!

(Bilgecan yerinde zıplamaya başlar. )

Filocan: Ne buldun?

Korsan: Su bulmadığı kesin. 

Bilgecan: Doğru dedin kardeşim. Bu arı sana işaret verdi. Bal arkadaşlar. Aradığımız şey bir bal. Hem çok faydalı hem de bozulmadan yıllarca kalabilir. Aradığımız şey bir bal. 

Dinozor: Bal mı? Hiç sevmem. Et yiyin siz boş verin. Bak bana hala muhteşem bir fosilim. 

Korsan: İyi hadi bulalım da verelim.

Bilgecan: Ama nerede bulacağımızı bilmiyorum. 

Filocan: Ben biliyorum. İğneli Arı köyüne gideceğiz. 

Korsan: İğnesizi yok muydu?

(Dinozor çölde kalır ve diğerleri iğneli arı köyüne gider ve zar zor bir kavanoz bal alabilirler. Ve hemen saraya dönüp padişaha balı verirler.)

Padişah: Aferin size. Demek ki sizi boşuna seçmemişim. Torunlarıma bırakabileceğim en kıymetli şey bir bal olacak ve bu sizin sayenizde oldu. 

Vezir: Hıhh sanki ben bulamazdım. Bal dediğin ne, arıları izle, kovanı bul, al ve getir. 

Bilgecan: Zor oldu ama üçümüzde ve bir de fosilimiz sayesinde bulduk padişahım. 

Korsan: Ben artık denizlere dönebilir miyim? 

Filocan: Biz bir bal bulduk ama bunu okuyanlar ise kıymetli bir bilgi edinmiş oldu. Bu hikayede de herkes mutlu oldu.




























Yorumlar